Pandemi döneminde üretime ara vermeyen sanatçılar, işlerini mekânlara hapsetmeyip galeri kıskacına sıkışmayanlar oldu şüphesiz. Ancak Banksy’nin pandemiden önce de seçtiği mekânlar, kapalı-açık ayrımından ziyade söylem biçiminin gücünü arttırmasına dayalı olarak çağdaş sanata zaten heyecan katmaktaydı. Öncesinde hiçbir sanatçı olan bitenden duyduğu rahatsızlığı ya da sadece söylemek istediklerini ince zekâsı ile süsleyerek penceremizin kenarına bırakmamıştı çünkü. Tam da bu yüzden Banksy’nin bir gece ansızın yaşadığımız mahalleye, evimizin duvarına, geçtiğimiz kaldırıma, okkalı bir iş bırakma ihtimali hem Banksy’nin sır gibi sakladığı kimliğini besledi hem de kamusal alandaki işlerinin cazibesini arttırdı. Kariyerine İngiltere’nin liman kenti Bristol’de yeraltında grafiti çizerek başladı Banksy (Blanché, 2016). Bristollüler de bu oyuna ayak uydurdular. Bir sırrı hep birlikte saklamak, yerelde en az Bristol sokaklarında gezerken bir şehrin nasıl açık hava müzesine dönüşebileceğini ve o şehrin kendi kimliğini yeni bir olgu üzerinden tekrar nasıl var edeceğini ortaya koyuyor. Ayrıca gelen turist de görmediğim iş kalmasın diye Bristol’ü sokak sokak geziyor. Banksy’nin yerel düzlemdeki en net karşılığı, bu açılımları beraberinde getiriyorsa globaldeki işlerini kendi bağlamlarında tek tek tanımak ve bunlara dair konuşmak gerekiyor. Çünkü paralelinde kamusal alan işlerinin de değişip dönüşmesiyle 2000’li yılların başından beri mahalledeki kaldırıma, kapıya, çerçeveye, köprü altına, bina duvarına bırakılan işlerin tümü Banksy benzeri/ karşıtı/ türevi adları altında yeni bir kurumsallık kazandı. Böylece Banksy kendi kurumsal kimliğini aşarak bir ‘standart’ hâline geldi. Bir tür kabul ve ret mekanizması yaratan İngiltere’nin Reading şehrindeki son Banksy işi de bunlardan biri (Bkz. Fotoğraf 1).
Reading, İngiltere’nin güney doğusunda, Londra ile Oxford’un ortasında iki önemli şehre de trenle yarım saat mesafede Victorian tarzda inşa edilmiş, Londra’yı aratmayacak derecede kozmopolit bir İngiltere şehri. Şehrin göbeğine yakın, aynı mimari üslûpla inşa edilmiş ve şehri karakterize eden büyük bir hapishane yer alıyor (Bkz. Fotoğraf 2). Victoria dönemine ait olan Reading Hapishanesi, 1844’ten 2013 yılına kadar işlevini sürdürmüş ancak daha sonra zaman zaman ev sahipliği yaptığı sanatsal işler dışında kullanılmamıştı (Historic England, tarih yok). Son iki yıldır ise hükümetin burayı bir yerleşim yeri olacak şekilde projelendirmesi, hapishanenin dönüştürülmesi özelinde büyük bir tartışma yarattı.
Hapishane lokasyon olarak Reading’in son yıllarda en hızlı dönüşüm geçirdiği alana tekabül ediyor. İş merkezleri ve gökdelenler şehrin mimarisiyle alâkasız bir müdahaleyle inşa ediliyor. Hapishane alanı ise hem çok büyük hem de yüksek duvarlarla çevrelenmesine rağmen yerliler için güçlü bir tarihi öğe olarak hâlâ nefes alıyor. Üstelik kırmızı tuğlaların yükselttiği duvarlar -yeni ya da eski- diğer her ögeyle iç içeliğini korumak için direniyor. Reading yerlileri bu konuda güçlü bir kampanya yürütüyorlar; çünkü Victoria dönemine ait hapishanelerden kimse hazzetmese de Reading’deki çoğu insan, geçmişinde Oscar Wilde’ı ağırlamış, sonrasında birçok sanatsal işe ev sahipliği yapmış bu devasa figürün sanatsal bir forma sokulması gerektiğine inanıyor. Reading milletvekili, işçi partili Matt Rodda da bu kampanyada başı çekiyor; hem el ele eylemlerine katılarak hem yerel buluşma noktalarında bizzat bekleyerek bu süreçte aktif rol oynuyor. Her ay Readingliler’e yolladığı e-postalarda hapishanenin dönüşümü ile ilgili güncellemelere mutlaka yer veriyor. Ayrıca Reading Üniversitesi’nin akademisyenleri, sanat bölümleri ve oluşumları, şehirdeki diğer müzeler ve yerliler de hapishanenin bir sanat kompleksine dönüştürülmesi için lobi faaliyetlerini sürdürüyorlar.
Hükümet ve yerel yönetim zaman zaman sevindirici, zaman zaman moral bozucu haberlerle bu tartışmayı sürdürürken geçtiğimiz günlerde hapishanenin ana caddeye bakan geniş cepheli duvarında sanatsal bir şeyler göze çarptı. Bir iki gün “acaba bu bir Banksy işi mi, değil mi” şeklinde dedikodular sürdü, heyecan arttı. Hapishane çevresi her yaştan insanla yoğun bir ziyaretçi akınına uğradı. Sonunda da Banksy işi sahiplendi ve Instagram hesabından -sanki “Bob Ross’muş gibi”- daha çok tekniğe odaklandığı “Create Escape” isimli videosunda işinin özgürlüğü temsil ettiğini söyledi. Yani mesele tazeliğini korurken Banksy’nin duyarlılığı -yerel dedikodular, kampanya ekibinin kendisiyle iletişime geçtiğini fısıldasa da- şehirde hem cesaret verici bulundu hem de büyük bir heyecanla karşılandı.
Banksy’nin kaçmasına yardım ettiği mahkûm kimdi?
Hapishane duvarındaki son Banksy işi, çarşafları birbirine bağlayıp ip yapan ve ucuna daktilosunu da ekleyerek hapishaneden kaçmaya çalışan bir mahkûmu resmediyor. Herkes bu kişinin 1895-1897 yılları arasında Reading Hapishanesi’nde mahkûm edilmiş İrlandalı yazar Oscar Wilde olduğuna inanıyor. Wilde bir grup erkekle olan ilişkisi ile gündeme gelmiş ve ahlâk dışı eylemler içerisinde bulunduğu gerekçesiyle iki yıl boyunca bu hapishanede mahkûm edilmişti (“Oscar Wild”, Britannica Academic, t. y.). İki yıllık mahkûmiyet süresinin üzerinde bıraktığı tahribatı bir şiire dönüştürmesi ancak beraatıyla mümkün olabildi (“The Ballad of Reading Gaol” – Wikipedia, t.y.). Sürgün günlerinde, hapishanede idam edilen bir genç üzerinden sembolik bir dille öykülediği 1897’deki “The Ballad of Reading Gaol” şiirini yazarak sistemin acımasızlığını farklı nesillere aktarmayı başardı (“The Ballad of Reading Gaol”, Oscar Wilde – Poems | poets.org, t. y.). Böylece, mahkûmiyeti üzerinden geliştirdiği karşıtlığı, kalemi ile şekillendirerek başka bir sanatçının, bambaşka bir disiplindeki işine güçlü bir altlık oluşturdu. Ayrıca Wilde, devasa tarihi bir yapının İngiltere’deki aç müteahhitlere meze edilmemesi için modası geçmeyen sistem arızalarını belirginleştirerek kolaboratif bir tutumun içine artistik bir biçimde yerleşti. O mahkûmun gerçekte kim olduğu artık önemli mi? Hayır, çünkü o kaçan mahkûm artık tüm Readingliler için Oscar Wilde; hatta Banksy aksini söylese bile. Üzücü olan, kısa süre içinde hapishane duvarındaki işin vandalların hışmına uğramasıydı. Daktilo, bordoya boyandı ve altına ‘TEAM ROBBO’ diye cinsiyetçi göndermesi olduğu düşünülen bir imza atıldı (Bkz. Fotoğraf 3). Bu durum Reading ahalisinin, özellikle kampanyayı yürütenlerin canını çok sıktı. Hatta hasarlı işin bariyerlerle çevrilmesine ve başına bir bekçi dikilmesine neden oldu. Şimdi herkes Banksy’nin işi onarmasını bekliyor, Banksy ise sessizliğini koruyor.
Banksy ve diğerleri
Banksy’nin hapishanenin dönüştürülme projesine katkısı yerel sanatçıları da cesaretlendirdi. Aynı hafta içinde Reading’in farklı noktalarına Banksy işlerinin türevi yeni işler yerleştirilmeye başlandı (Bkz. Fotoğraf 4 ve 5). Fakat bu durum yerli halk ve yeni işler arasındaki tuhaf mesafenin altını çizdi.
Fotoğraf 4 ve 5: Banksy’nin işinden sonra Reading duvarlarında beliren benzer ve türevi işler
Kaynak: Fotoğraflar yazara aittir.
Herkes işleri sahiplenmeden önce Banksy’ye ait olup olmadıkları açıklamasını bekledi. Bu durum, benzeri ya da türevi işler için Banksy’nin nasıl bir otorite hâline geldiğinin ispatı sayılabilir. Aynı heyecanla sahiplenilmeyen, üstünde pek de durulmayan işler şimdilik sadece sosyal medyada kullanılmak üzere fotoğraf yçekimleri için önemseniyor. Hatta bu işi bir oyuna dönüştüren yerli bir sanatçı bile var. Çocuklar için şablonlarla süslediği kaya parçalarını Reading’in farklı yerlerine dağıtarak bir oyun başlatan yerli sanatçı Peachy, bu yolla belki yerlilerle etkileşimin yollarını, belki de şöhret kapılarını zorluyor (Bkz. Fotoğraf 6).
Banksy’nin işlerini büyük bir başlıkta genelleyerek anlamaya çalışmak hiçbir şey söylememiş olma riskini beraberinde getiriyor. İlla Banksy işleri üzerinden bir çıkarım yapılacaksa yıllar içinde pratik hâle getirdiği ‘grafiti’den ‘stencil’e evrilen yöntemine ilişkin bir genelleme yapılabilir. Banksy’nin söylemek istediği şeyin etkisini hafifletmemek için geliştirdiği bu yöntem, hem yaratıcı hem de heyecan verici. Öte yandan her bir işi, kendi yerleşim alanı içinde yeni, çok katmanlı ve çok amaçlı alt metinler içeriyor. Reading Hapishanesi duvarındaki işi de bunlardan biri. Eğer o duvarı, duvarın çevresini, dönüşümünü, şehrin ve bölgenin tarihini, yerlilerini, farklı bakış açılarını ve dahasını bilmiyorsanız o işin neden tam da o zaman diliminde oraya bırakıldığını ve size tam olarak ne söylenmek istendiğini anlamanız pek mümkün olmayabilir. Bu durum benzer çabalar arasında neden Banksy’nin bir standart hâline geldiğini biraz da olsa açıklıyor. Aksi takdirde türevlerindeki ya da benzerlerindeki söylem ve üslûp çabası bizzat o işi çevreleyen unsurlar tarafından ufalanıp yok ediliyor. Akıllarda hasarlı da olsa Banksy işi kalıyor.
Esra Bulut
KAYNAKÇA
Blanché, U. (2016) Banksy : Urban art in a material world. Tectum Wissenschaftsverlag. https://library.oapen.org/bitstream/20.500.12657/26020/1/1004065.pdf.
“Oscar Wilde”, Britannica Academic (t. y.). https://academic-eb-com.eu1.proxy.openathens.net/levels/collegiate/article/Oscar-Wilde/76981 (Erişim tarihi: 2 Nisan 2021).
“Reading Gaol(main building) former Her Majesty’s Prison, Non Civil Parish” – 1321948 | Historic England (t. y.). https://historicengland.org.uk/listing/the-list/list-entry/1321948 (Erişim tarihi: 2 Nisan 2021).
“The Ballad of Reading Gaol” Wikipedia (t. y.). https://en.wikipedia.org/wiki/The_Ballad_of_Reading_Gaol (Erişim tarihi: 3 Nisan 2021).
“The Ballad of Reading Gaol” Oscar Wilde, Poem/poets.org (t. y.). https://poets.org/poem/ballad-reading-gaol (Erişim tarihi: 3 Nisan 2021).