Henri Matisse diyor ki “Belli bir uygarlık döneminin duyarlığıyla doğarız.” Soralım madem: “Bugünün duyarlığı ne ola ki? Var mı hâlâ, kaldı mı acep?!” Canımızı sıkan şeylerin mutasyona uğradığı şu zamanlarda neyi dert ettiğimizi samimi bir şekilde soruyor muyuz kendimize? Kaynağa kadar uzanan, can veren temel ilkelerimizi hatırlamayı önermişken Matisse, “Andan / günden bir şey çıkmıyor / çıkaramıyoruz, hadi bakalım -can veren ilkelere- dönmeye!” desek elimizdekini hatırlamaya kırılgan gücümüz yetecek mi? Bu sorular üzerine düşündüren, sanat yapmanın yaşamla / yaşantıyla kurduğu sıkı ilişkiyi görmemizi sağlayan 1936 tarihli metni, Zift için alıntıladık.
Tériade’ye Açıklamalar
Henri Matisse (1869-1954)
İfade araçları fazla incelikli, seyreltilmiş hâle gelip de ifade güçleri azalınca, insan dilini oluşturan temel ilkelere dönmek gerekir. Bunlar, sonuçta, “kaynağa kadar uzanan”, canlanan, bize can veren ilkelerdir. Enerjiden yoksun incelikler, hassas derecelendirmeler, dağılmalar hâline gelen resimler, güzel mavileri, kırmızıları, sarıları çağırır -insanlarda duyusal derinlik kışkırtacak maddeler. Fauvizmin başlangıç noktası budur: araçların saflığına dönme cesareti.
Duyularımızın dolayımsız çevremizden değil, uygarlıktaki bir momentten gelen bir gelişme çağı vardır. Belli bir uygarlık döneminin duyarlığıyla doğarız. Ve bu belli bir dönem hakkında öğrenebileceğimiz her şeyden daha önemlidir. Sanatlar sadece bireyden değil, aynı zamanda birikmiş bir güçten, bizi aşan uygarlıktan gelen bir gelişmeye sahiptir. Tek kişi hiçbir şey yapamaz. Yetenekli bir sanatçı ne isterse onu yapamaz. Eğer sadece yeteneklerini kullansaydı, var olmazdı. Bizler ürettiğimiz şeylerin efendileri değiliz. O bize dayatılır.
Son resimlerimde, son yirmi yıl elde ettiklerimi özsel çekirdeğime, özüme kadar birleştirdim.
Her aşamanın tepkisi en az konu kadar önemlidir. Çünkü bu tepki benden gelir, konudan gelir. Eserim benimle uyuma girinceye dek sürekli tepki verdiğim şey yorumumun temelidir. Bir cümleyi yazan, yeniden yazan, yeni keşifler yapan biri gibi… Her aşamada, bir dengeye, bir sonuca varırım. Bir daha oturduğumda, eğer bütünde bir zayıflık bulursam, resmin içine giden yolumu güçsüzlük sayesinde bulurum -gedikten bir daha girerim- ve bütünü yeniden kavrarım. Böylece her şey akışkan olur yeniden ve her öğe (tıpkı bir orkestrasyondaki gibi) bileşen güçlerin sadece bir tanesi olduğundan, bütün görünümde değiştirebilir ama his aynı kalır. Bir siyah kolayca mavinin yerini alabilir, çünkü temelde ifade ilişkilerden türer. [“Bir kilo yeşil, yarım kilodan daha yeşildir.” Gauguin bu sözü, Pont-Aven’deki Marie Gloanec’in evindeki bir ziyaretçi defterinde Cézanne’a atfeder.] İnsan bir maviye, bir yeşile ya da bir kırmızıya bağlı değildir. Bileşenlerin niceliğini onların doğalarını değiştirmeden düzenleyerek ilişkileri değiştirebilirsiniz. Yani, resim yine mavi, sarı ve yeşilden, değişmiş niceliklerle oluşacaktır. Ya da bir resmin ifadesini oluşturan ilişkileri, bir mavinin yerine bir siyah getirerek tıpkı bir orkestrada bir trompetin yerini obuanın alabilmesi gibi koruyabilirsiniz. [her şey hangi hissin peşinde olduğunuza bağlıdır.]
(…) Son aşamada ressam kendisini özgürleşmiş bulur ve duygusu eserinde tam olarak var olur. Kendisi, her koşulda, ondan kurtulmuştur.
*Kaynak: Henri Matisse, “Tériade’ye Açıklamalar”, çev. Sabri Gürses, Sanat ve Kuram: 1900-2000 Değişen Fikirler Antolojisi, editörler: Charles Harrison, Paul Wood, İstanbul: Küre Yayınları, 2011, s. 418-419. Metnin imlâsına sadık kalınmıştır.
** Resimler sırasıyla:
İşbu web sitesi ve tüm sayfaları Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa tabidir. Sitenin içeriğine ilişkin her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi-belge, her türlü fikri ve sınai haklar ile tüm telif hakları ve diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları Zift Sanat’a aittir.