Hafıza… Akıp giden zamanın ve yitirdiklerimizin ardından elimizde kalan en değerli şey, yeraltındaki suyun korunduğu gibi hatıraları muhafaza eden bir sarnıç, hafıza. Göç, işgâl, savaş, sürgün varsa yazgıda, hafıza bambaşka bir önem kazanır; bir halkın ortak hafızası sözkonusudur bu kez. Edward Said, David Barsamian’la söyleşilerinden birinde Filistin’in hikâyesinin diri tutulması gerektiğini dile getirirken şöyle demişti:
“Hikâye mümkün olan birçok şekliyle, mümkün olduğunca tutarlı ve etkileyici biçimde, her an kaybolabileceği korkusundan dolayı üstüne titeyerek anlatılmaya devam edilmek zorunda. Entelektüele düşen rollerden birisi, hikâye anlatmaya katkıda bulunarak, acıların gerçek niteliğini hatırlatarak ve bir halktan bahsettiğimizi unutturmadan bir karşı-denge sağlamak. Herkes bilsin, burada söz konusu olan, soyutlamalar değil.” (Kültür ve Direniş*, s. 210)
Edward Said, hastalığı ve tedavisi sırasında yazdığı otobiyografik kitabı Yersiz Yurtsuz’u (Out of Place), önsözde “büyük ölçüde yitik ya da unutulmuş bir dünyanın çetelesi” olarak niteler.[1] Yazmaya başlayınca hafızasında Filistin’e ve Filistin’de geçen yıllarına dair her şeyin ve herkesin ayrıntılarının ne kadar canlı kaldığına kendisinin de hayret ettiğini okuyucuyla paylaşır. Barsamian’ın hafızaya ilişkin sözlerine mukabele ederken Edward Said, “bir direniş aracı olarak hafıza”nın önemine odaklanarak Filistinlilerin hayatının hafıza üstüne kurulduğunu söyler.[2] Hafızaya dair başka bir soruya karşılık da Kafka’dan örnek vererek Filistinlilerin nasıl baskılara maruz kaldıklarını ama nihayetinde bunun zararının baskıyı uygulayanlara döneceğini ima ediyor.
D. B.: Çek yazar Milan Kundera, Gülüşün ve Unutuşun Kitabı adlı eserinde, “İnsanın iktidara karşı mücadelesi, hafızanın unutmaya karşı mücadelesidir,” diye yazıyor.
E. S.: Benim şimdi verdiğim dersler de Filistin’in deneyiminde hafızanın ne denli önemli bir yer tuttuğuna işaret ediyor. Bizimki örgütlü hafıza değil; çünkü bizim devletimiz, örgütlü, merkezi bir yönetimimiz yok. Ama her Filistinlinin evine girdiğinizde, evin şurasına burasına yerleştirilmiş, varlığımızın görece eksiksiz olduğu bir dönemin hatıralarını korumayı amaçlayan ev anahtarlarları, mektuplar, tapular, tabelalar, fotoğraflar, gazete kupürleri gibi nesneler görürsünüz. Hafıza, kimliği korumaya yarayan güçlü bir kolektif araçtır. Üstelik yalnızca resmi anlatılar değil, gayri-resmi hatıralarla da nakledilebilir. Tarihte silinmeye karşı başlıca mevzilerdendir. Bir direniş aracıdır. (…) (Kültür ve Direniş, s. 204-205)
D. B.: Hafıza hakkında bu noktaya işaret etmek için genellikle edebiyatta kazı çalışmalarına giriyorsunuz. Borges sizin tartıştığınız bir öykü yazmıştı: “Funes, Onun Hafızası”. Sizin değindiğiniz başka bir hikâye, Kafka’nın “Ceza Kolonisi”.
E. S.: O konuda Amerika Birleşik Devletleri’nde, hatta Batı Avrupa’da hiç kıymet verilmeyen bir şeyi tanımlamaya çalışıyordum. Kafka’ya değinmemin sebebi, İsraillilerin Filistinlilere uyguladıkları baskıları ayrıntılarıyla ortaya koymak. Bir aygıtın sabahtan akşama kolektif iradeyi kırmasını, yaşama arzusunu yok etmesini nasıl tasarlarsınız? Kafka’nın ortaya koyduğu şey buydu. Okula gitmekten işe gitmeye ve çarşıya çıkmaya kadar Filistinlilerin hayatlarının her adımı İsrail ordusu tarafından düzenleniyor. Her seferinde kontrol noktalarından geçmeniz gerekiyor. Acil bir durumda hastaneye gitmek istiyorsanız da saatlerce kuyrukta beklemek zorundasınız. İnsanlar kuyrukta hayatlarını kaybediyorlar. Okullar her vesileyle kapatılıyor. Sadece Batı Şeria’da yüzlerce kontrol noktası var. Gazze üç tarafından elektrikli çitlerle tamamen çevrelenmiş, dördüncü tarafı da deniz olan dev bir hapishanedir. Bombalama, evlerin yıkılması, tarım arazilerinin tahrip edilmesi, köylüleri topraklarından ayıran çitin inşa edilmesi, genç erkeklerin hapse atılması; bütün bu yollarla Filistinliler aşağılanmakta ve cezalandırılmaktadır.
“Ceza Kolonisi” hikâyesinde Kafka, fantastik bir işkence makinesinin –insan vücudu üzerine iğne uçlarıyla yazı yazmayı da içeren ayrıntılı tekniğiyle- icat edilmesinin sonunda onu kullananı da, icadı yapanı da nasıl kendi kıskacına aldığını anlatır. Ben aynı durumun İsraillilerin başına geldiği kanısındayım. İsrail ordusu da Filistinlileri baskı altında tutup onlara boyun eğdirmekte kullanılıyor; fakat aslında bu durum, sadece önlerine çıkarılan devasa engellere rağmen hayatta kalmayı başardıkları için kahramanca zafer kazanmış sayılabilecek Filistinlilerden ziyade İsrailliler adına daha incitici sonuçlar doğurabilir. (Kültür ve Direniş, s. 205-206)
*Söyleşiden alıntı yapılan kaynak: Edward Said, Kültür ve Direniş: David Barsamian’la Konuşmalar, Çev. Osman Akınhay, İstanbul: Agora Kitaplığı, 2009.
[1] Edward W. Said, Yersiz Yurtsuz, çev. Aylin Üçer, İstanbul: İletişim Yayınları, 2003, s. 9.
[2] Edward Said, Kültür ve Direniş: David Barsamian’la Konuşmalar, Çev. Osman Akınhay, İstanbul: Agora Kitaplığı, 2009, s. 205.
İşbu web sitesi ve tüm sayfaları Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa tabidir. Sitenin içeriğine ilişkin her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi-belge, her türlü fikri ve sınai haklar ile tüm telif hakları ve diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları Zift Sanat’a aittir.