90’lı yıllar Sabahattin Ali’nin tanınması açısından bir işaret taşı değerindedir. 1990’ların başında Sabahattin Ali’nin metinleri art arda beyazperdeye taşınır. İlk önce Nilgün Eroğlu Maktav’ın yönetmenliğini yaptığı Dağlar ve Rüzgâr belgeseli yayımlanır. Sonra Metin Erksan’ın 70’li yıllarda yasaklanan uyarlaması Hanende Melek, İrfan Tözüm tarafından yeniden çekilir. Aynı yıl İrfan Tözüm, Sabahattin Ali’nin “Yeni Dünya” ve “Çilli” hikâyelerinin aynı adla sinemaya uyarlanan filmlerinin de yönetmen koltuğuna oturur. Yazarın “Hasan Boğuldu” hikâyesini ise beyaz perdeye Orhan Aksoy uyarlar.
Beyazperdede Sabahattin Ali’nin eserlerini diri tutan bu gelişmelerin yanı sıra bir başka önemli etkinlik yine 1990 yılı itibariyle hayata geçirilir: “Kırklareli Sabahattin Ali Kültür Günleri”. Sabahattin Ali’nin sevenleri her yıl öldürüldüğü gün, cesedinin bulunduğu Istranca Dağları’nın Karaorman bölgesinde bir araya gelirler. 1993 yılında kızı Filiz Ali de bu topluluğa katılır ve Filiz Hiç Üzülmesin (Sel Yayıncılık, 1995) kitabında bu deneyimini okurlara şu sözlerle aktarır:
Babamın ölümü gerçeğiyle ilk kez 19 Haziran 1993 günü yüz yüze geldim. Sabahattin Ali’ye Kırklarelililer sahip çıkıyordu. Kırklareli’nin köylüsü, kasabalısı, okumuşu, okumamışı, askeri, polisi, eşrafı, fabrikatörü, politikacısı, öğretmeni, öğrencisi yani kısacası Kırklareli halkı 1992 yılı Haziran ayında başlatılan Sabahattin Ali Günleri’nde bir araya geliyor, Sabahattin Ali’yi içlerinden biri ama neredeyse evliya gibi anıyorlardı. Sabahattin Ali, Kırklareli köylerinin folkloruna çoktan girmiş, bir halk kahramanı, bir efsane olmuştu. (“Sunu”)
Yine aynı metinde öldürüldüğü çatağa gittiğinde babasının mezarının olmayışının onun içini daha çok acıttığını belirten Filiz Ali, yazarın sonradan meşhur olan “Dağlar” şiiriyle öldürüldüğü mekân arasında babasının mezarsızlığı üzerinden bir bağ kurarak “Başım dağ/ Saçlarım kardır/ Benim meskenim dağlardır” yazılı mermeri söz konusu çatağa yerleştirir. O günden sonra artık babasını rüyasında görmediğini ve ruhunun huzura kavuştuğuna inandığını belirtir. Bu şiir de yazarın diğer birçok şiiri gibi bestelenir ve Sabahattin Ali’yi anma yazılarında en çok alıntılanan şiiri olur:
Dağlar
Başım dağ, saçlarım kardır,
Deli rüzgârlarım vardır,
Ovalar bana çok dardır,
Benim meskenim dağlardır.
Şehirler bana bir tuzak;
İnsan sohbetleri yasak;
Uzak olun benden, uzak,
Benim meskenim dağlardır.
Kalbime benzer taşları,
Heybetli öter kuşları,
Göğe yakındır başları;
Benim meskenim dağlardır.
Yarimi ellere verin;
Sevdamı yellere verin;
Yelleri bana gönderin;
Benim meskenim dağlardır.
Bir gün kadrim bilinirse,
İsmim ağza alınırsa,
Yerim soran bulunursa:
Benim meskenim dağlardır.
Sabahattin Ali