Ezmek, bozmak, kırmak… Bir eşyaya zarar veren şeyler. Eşya baştan itibaren belli duruşları ve belli hareketleri yapmak için kurgulanır, tasarlanır ama onun dışındaki değişimler çok da istenmez. Üzerine güç biner ama sağlam olmalıdır. Bir yerden bir yere taşınır ama yıpranması istenmez. Sallanan sandalye sallanmalıdır ama sallanmak için yapılmayan sandalye sallanırsa problemdir, hele de sallayan bir çocuksa azar işitir. Evet, eşyada öngörülmeyen değişimler istenmez. Buna eskimek ve aşınmak da dahil. Burada eşyaya biçilen planlanmış ömürleri gündeme getirmeden konuşuyorum tabii. Cep telefonumun garanti süresinin bittiği gün bozulmasından bahsetmeyeceğim. Roland Barthes’ın eskiyen ahşap oyuncaklara düzdüğü methiyelerden de.
Peki bir malzeme nasıl bir ürüne dönüşür? Yani bir şey ürüne dönüşmeden önce neler olur? İşte o çekindiğimiz, kaçındığımız ezilmeler, kesilmeler, kırılmalar, eğirmeler, bükülmeler… Hepsi üretimin içinde mübahtır. Malzeme ıslanır, dökülür, erir; bunun gibi bilumum fiil tipleri burada sayılabilir. Malzeme kelimesi de zaten lüzum ile aynı kökten geliyormuş, yani esas maksat olan eşyayı mümkün kılmanın levâzımatı. Malzeme, olduğu gibi kalmasını istemediğimiz bir süreç olan üretimde ürün için kurban edilir belki de.
Malzeme eşyaya dönüşürken mümkün mertebe geri dönüşsüz reaksiyonlar olur; fiziksel, kimyasal. Mesela bir ahşabın kesilmesi onu yeniden yekpare yapmayı engeller. Plastik bir kere şekillendirildi mi bir daha başka şekle girmesi ya imkânsızdır ya da çevreci eylemlerin mümkün kıldığı, bazen de astarı yüzünden pahalı geri dönüşüm süreçleri ile biraz mümkün hâle gelir.
Üretim heyecanlı konu. Dönüşüm, değişim, tahayyüller ve sonuçlar. Belki de ürün denen dondurulmuş kurgulu varlıktan daha fazla söyleyecek hikâyesi var. …
Ancak benim hikâyem neredeyse benimle yaşıt bir ürünle ilgili. Evet bunca peşrev, aslında benim bir üründen bahsedecek olmamın girizgâhıdır. İki kısmı birbirine bağlamak ise okuyucuya düşüyor.
…
“Dymo” marka plastik bir etiket makinesi ya da el aleti. Çocukluğumdan beri babamın çekmecesinde büyük bir cazibe ile duruyor. Şerit kartuşları pahalı mıydı; neden bilinmez ama yıllar boyunca oyuncak olarak elimizde gezdirmemize, şeritlerini harcamamıza pek izin verilmedi.
İnce şerit plastik hafifçe bastırarak hareketleniyor ve klavyedeki(?) harfler elle tek tek merkezlenerek istenen metni şeride yazıyor.
Yazılar da sanki çağırılmış bir ruhun büyüsü gibi şeridin rengi ne olursa olsun beyaz çıkıyor. Çünkü yazı yazmayı mümkün kılan üretim prensibi yazının ilk kelimesi olan “ezmek” üzerine kurulu. Normalde o tür esnek renkli bir plastiği büktüğümüzde istenmeyen bir sonuç olarak o beyaz ve kabartılı görüntü oluşur. Ancak burada şablon ve iz bırakma sistemi, bu ezme hareketini ürünün temel prensibi hâline getiriyor. Fakat, şeridin ezilme ânını yapıldığı plastik, şeffaf olmadığı ve aksiyonun gerçekleştiği yer kapalı olduğu için göremiyoruz. Ama harfi kılavuzlayıp tetiğe bastığımızda oluşan sert ama esnek geri bildirim orada bir şeyler olduğunu kullanıcıya fısıldıyor. Geri dönüşsüz bir ezme hissi. Çok sert bir sakızın ağızdaki ilk dişlenmesi gibi.
Kendini hemen ele vermeyi sevmeyen sürprizli ve muzip bir cihaz, en son yazdığın harfi birkaç harf sonra sana gösteriyor. Ne yazdığını aklında çok iyi tutmalısın ki hata yapma. Bu, çocukken arkadaş arasında sıkıntıdan kâğıttan harfleri daire şeklinde dizip ruh çağırdığımızda fincanın gezinmesi ve o harflerden kelime oluşturmaya çalışmamıza benziyor. Ya da telefonu ‘çevirdiğimiz’ cihazlarla ilişkimize. Sabırlı ve dikkatli olmalısın.
Etikete yazacakların bitince minik makas işaretini merkezleyip tetiğe yükleniyorsun; işte kesilmiş ve kullanıma hazır ‘çıktı’… Ekran ara yüzlerinden verilen komutlarla bulutlardan gönderilen bilginin yazıcılar yoluyla fiziksel ortama taşınmasının hokus pokus kesintileri burada yok.
Üretimin bir el aletinde yeniden ve minyatürize edilerek “son” kullanıcıya tattırıldığı bir ürün. Mekanik tıkırtıların, gizil sürprizlerin, baskı gücüne göre çıkan değişken standartların oynaştığı bir eşya. Bütün bu değişkenler ve deneyimler yüzünden yaptığı küçük çaplı üretimin tüketilemediği bir mecra. Ezilmenin estetiği.
…
Nesnelerin espri yapabildiği yerde trajedi ertelenir. Espri, ansiklopedi ciltlerinin sırtlarında, eski apartman zillerinin kenarında etiket olup hayata katılır.
Hümanur Bağlı