Ne zaman bir oturma odasında, bir köşede vazo içinde çiçekler görsem Elizabeth Barrett
Browning’in 44. Sone’si aklıma gelir. Portekiz’den Soneler serisinin son şiiri olan bu güzel
sonede Barrett, sonra eşi olacak sevgilisi Robert Browning ile ilişkisine dair ipuçları verir.
(Portekiz, Browning’in Barrett’a taktığı lakap, yani şair burada “benden sana” diyerek
sevgilisine sesleniyor.)
Şiir, sevgi dolu bir çeviriyle aşağı yukarı şöyle:
Sevgilim, bana ne çok çiçek getirdin
Bahçeden topladığın, bir yaz
Ve kış boyunca ve sanki
Bu küçük odada büyümeye devam ettiler
Ne güneşi ne yağmurları özlediler getirdiklerin.
O sebeple, şu aşkımızın adına bu odada açan bu düşünceleri de al
Yaz demeden kış demeden kalbimin toprağından topladığım
Bu çiçek tarhları ve yatakları
Ayrık otları ve elemle doldu taştı
Ve senin ayıklamanı bekliyorlar, işte şurada yaban gülü,
Şu da sarmaşık – al bunları
Benim vaktiyle senin çiçeklerini aldığım gibi ve sakla onları
Hasretten solmayacakları bir yerde.
Gözlerine emret, renklerini şaşmasınlar
Ruhuna da haber ver, kökleri bende hâlâ.
Elizabeth Barrett Browning
Sevgilisinin kendisine getirdiği ve Barrett’ın aşkı ile suya, güneşe ihtiyaç duymadan
büyümeye devam eden çiçeklerle dolup taşan odada, aşkın da bir çiçek buketi gibi derlenip
sevgiliye geri takdim edildiği bu şiiri çok seviyorum. Barrett’ın buketinin içinde Browning’in
bahçeden topladıkları gibi seçilmiş çiçekler bulunmamasını, arada ayrık otlarının, yabani
çiçeklerin ve sarmaşıkların da olmasını bir sanatçının diğer sanatçıya mütevazı bir iltifatı
olarak görebiliriz; Barrett, “Benim şiirim seninki gibi mükemmel değil, al düzelt.” diyor elbet.
Ama öte yandan bu doğallıktan duyduğu iftiharı fark etmemek mümkün değil. Aşkının doğası
ile sanatının doğası arasındaki benzerliğe yaptığı atıf ise baş döndürücü. Hem bir şair hem bir
âşık olarak toprağının, sanatının, aşkının konumunu belirlemeyi kimseye bırakmıyor. Ve bunu
da sevgilisinin getirdiği çiçeklerle beraber aşkını da taptaze tutup büyüttüğü, içinden pek az
dışarı çıktığı o küçük oturma odasında yapıyor.
Kadınların dünyaları akslarından kaydırıp sonra yeniden yerine oturttukları o oturma odalarını
da başka bir zaman uzun uzun konuşalım mı?
Betül Özel Çiçek