Şiir, hikâye veya roman yazarlarken Filistinli yazarların konuyu çok uzaklarda aramaları gerekmiyor ya da bir kurgu yaratmak için ilham perilerini beklemiyorlar. Başta kendileri, aileleri, sevdikleri, komşuları, hâsılı bütün toplum yüz yıla yakın bir süredir zulme, şiddete, baskıya maruz kalmış, bu acıları yaşamış insanlar. Bütün bu acıları hayatlarının gerçeği olan Filistinlilerin kendi varlıklarını dile dökme aracı ve direnişin bir yolu olarak kaynağını çok derinden alan güçlü bir edebiyatları var. Bu sebeple vatan, toprak, işgâl, ölüm, göç, ayrılık, sürgün gibi konulardan beslenen Filistin Edebiyatı, diğer edebiyatlardan farklı bir yerde duruyor.
Filistin Edebiyatı’nın Türkçe çevirilerine odaklanan bu yazının amacı, Filistin Edebiyatı’na ilgi duyan okura, yazının yazıldığı tarih itibarıyla bu eserlerin ülkemizde ne şekilde alımlandığına dair fikir vermektir. Edebî hayatımızda hak ettiği değeri henüz göremeyen Filistin Edebiyatı’na dair çalışmalar, bu yazıda iki açıdan ele alınıyor. Birinci bölümde nicelik ağırlıklı bir değerlendirmeyle Filistin Edebiyatı çevirilerinin yayıncılıkta ne ölçüde yer tuttuğuna değinilecek. Bunu yaparken çeviri kitaplar, kitapların baskı sayıları ve kitaplar hakkında yazılan değerlendirme yazıları ele alınacak; ayrıca süreli yayınlarda yayımlanan çeviriler de bu bağlamda incelenecek. Ardından bu eserlere dair eleştiri/inceleme/değerlendirme yazılarına, yazıların yayımlandığı mecralara, yazıların nasıl yankı bulduğuna mercek tutulacak ve yazılardan yapılacak alıntılarla Filistin Edebiyatı’nın okurlar tarafından nasıl alımlandığı irdelenecek. Çalışmada ya bir eserle ilgili ya da bir eserden hareketle yazılmış yazılar esas alındı.
Bu çalışmada yer alan Filistin Edebiyatı ürünlerini 3 aşamada inceleyeceğiz: (1) Çeviri kitaplar, (2) Kitaplarda yer alan çevirimetinler ve (3) Süreli yayınlarda yer alan çevirimetinler.
1. Çeviri Kitaplar
Filistin Edebiyatı’ndan Türkçeye çevrilen eserlere dair ayrıntılı bilgiler aşağıdaki tabloda günümüzden geriye doğru sıralı şekilde yer alıyor.
Yazar | Kitap (Yıl) | Tür | Çevirmen | Yayınevi | Baskı Adedi | Hakkında Yazı |
Gassan Kanafani | Çalıntı Gömlek (2024) | Öykü | Mücahit Küçüksarı | Loras Kitap | 1 | |
Gassan Kanafani | Güneşteki Adamlar (2023) | Roman | Mehmet Hakkı Suçin | Metis Yayınevi | 3 | 6 |
Necvan Derviş | Kudüs’ün Kapısında Kelimeler (2023) | Şiir | Mehmet Hakkı Suçin | Ayrıntı Yayınları | 1 | 2 |
Gassan Kanafani | Bizim Olmayan Âlem (2023) | Öykü | Ökkeş Hengil | Loras Kitap | 1 | |
Gassan Kanafani | Adamlar ve Tüfekler (2022) | Öykü | Murat Göçer | Loras Kitap | 1 | |
Faruk Vadi | Saudade Ceylan Uçurumu (2022) | Roman | Abdussamet Yeşildağ | Farabi Kitap | 1 | |
Susan Abulhawa | Sevgisiz Dünyaya Karşı (2022) | Roman | Şafak Tahmaz | The Kitap | 1 | |
Gassan Kanafani | On İki Numaralı Yatağın Ölümü (2022) | Öykü | Murat Göçer | Loras Kitap | 1 | |
Gassan Kanafani | Hüzünlü Portakallar Yurdu (2022) | Öykü | Muhammed Ali Söylemez | Loras Kitap | 1 | |
Adania Shibli | Küçük Bir Ayrıntı (2021) | Roman | Mehmet Hakkı Suçin | Can Yayınları | 4 | 11 |
Mahmud Derviş | Badem Çiçeği Gibi Yahut Daha Ötesi (2020) | Şiir | Mehmet Hakkı Suçin | Everest Yayınları | 1 | |
Mazeen Maarouf | Silahlı Adamlar İçin Fıkralar (2018) | Roman | Mustafa İsmail Dönmez | Yeni İnsan | 1 | |
Mahmud Derviş | Atı Neden Yalnız Bıraktın (2017) | Şiir | Mehmet Hakkı Suçin | Ayrıntı Yayınları | 1 | |
Mahmud Derviş | Bu Şiirin Bitmesini İstemiyorum (2016) | Şiir | Mehmet Hakkı Suçin | Yapı Kredi Yayınları | 2 | 1 |
Suzan Abulhawa | Yüreğimin Senden Tarafı (2016) | Roman | Şafak Tahmaz | The Kitap | 1 | |
Mahmud Derviş | Mural (2015) | Şiir | Mehmet Hakkı Suçin | Kırmızı Yayınları | 1 | 1 |
Suzan Abulhawa | Filistin Sabahları (2015) | Roman | Berrak Göçer | Everest Yayınları | 1 | |
Mahmud Derviş | Gazze İçin Sessizlik: Alışılagelmiş Hüznün Günlüğü (2009) | Anı | Hakan Özkan | Özgür Yayınları | 1 | |
İbrahim Nasrallah | Karanlığın İçinde Filistin’in Siyah Güneşi (2009) | Roman | Arzu Nalbantoğlu | Pupa | 1 | |
Mahmud Derviş | Biz Kaybettik Aşk Da Kazanmadı (2008) | Şiir | Lütfullah Göktaş | Kitabevi | 1 | |
Mourid Barghouti | Şairin Filistini (2004) | Anı | Melis Hafez | Klasik Yayınları | 1 | 2 |
Antoloji | Filistin Şiiri (2002) | Şiir | A.Kadir, Afşar Timuçin, Süleyman Salom | Evrensel Basım Yayın | 1 | |
Antoloji | Filistin Şiirleri Antolojisi (2001) | Şiir | Nurettin Durman | Anka Yayınları | 1 | 2 |
Tablo 1. Türkçeye Çevrilmiş Eserlerin Bilgileri
Tablo 1’de Filistinli kalemlerden çevrilip kitap hâlinde Türkçe literatüre kazandırılan eserlerin sayısına bakıldığında az denilemeyecek ancak yeterli de sayılmayan bir rakamla karşı karşıya kalıyoruz: Bu eserler güncel hâliyle 9 roman, 5 öykü, 8 şiir ve 1 anı kitabı olmak üzere 23 kitaptan oluşuyor. Söz konusu 23 kitabın 2 tanesi farklı Filistinli şairlerin şiirlerinin bulunduğu antolojiler iken diğerleri 9 farklı yazardan 14 farklı çevirmen tarafından çevrilmiş ve 15 farklı yayınevi tarafından yayımlanmıştır. [1] Filistin Edebiyatı’ndan çevrilen ilk kitabın 2001 yılında yayımlandığı düşünülürse edebiyatımızda yalnızca 23 yıllık bir geçmişten bahsetmek mümkündür. Oysa durumun diğer ülke edebiyatlarında çok daha eskiye dayandığı görülür. Örneğin Kore Edebiyatı’ndan dilimize yapılan ilk çeviri, 1993 yılında yayımlanan Kâhin isimli eserdir (Türközü). Kolombiyalı usta yazar Gabriel Garcia Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık adlı romanının Türkçe çevirisi ilk kez 1984 yılında yayımlanmıştır. Filistin’le Türk toplumunun arasındaki ortak tarihî ve dinî bağlara bakıldığında Filistin Edebiyatı’nın Türkçede yayımlanmasının daha eskiye gitmesi beklenirken durum tam tersidir. Öte yandan Filistin Edebiyatı’ndan yapılan toplamda 23 çeviri eserin yayımlanmasında yaklaşık yılda bir kitap gibi bir oran görülüyor.
Söz konusu eserler içerisinde birden çok baskı yapan sadece 3 kitapla karşılaşıyoruz: Bunlar, Gassan Kanafanî’nin Güneşteki Adamlar romanı (3 baskı), Adania Shibli’nin Küçük Bir Ayrıntı romanı (4 baskı) ve Mahmud Derviş’in Bu Şiirin Bitmesini İstemiyorum adlı şiir kitabıdır (2 baskı). Kitapların birden çok baskı yapması doğal olarak bu kitapların okuyucu tarafından ilgi görüp satın alındığına işaret eder. Özellikle Güneşteki Adamlar romanının bir sene içerisinde 3 baskı yaptığı göz önüne alındığında ciddi bir rağbet gördüğü söylenebilir. Her ne kadar Filistin Edebiyatı’ndan çeviri eserlere yönelimin arttığına dair emareler görülse de bu alanda nicelik bakımından gelişmeye ihtiyaç duyulduğunu söyleyebiliriz.
*
Süreli yayınlarda Filistin Edebiyatı metinlerinin ne kadar yer tuttuğuna bakalım. Öncelikle Güneşteki Adamlar’a dair tespit edebildiğim 6 yazı bulunuyor. Göç, sürgün ve ölüm üçgeni arasında kurgulanan romana dair yazılardan biri Abdullah Aren Çelik tarafından Duvar’da yazıldı. [2] Çelik, Kanafani’nin üzerinde durmaya çalıştığı bir noktaya değinerek “Kanafani’nin eserlerinde Filistinlilerin sesini dünyanın duymaması kadar, halkının kendi topraklarını terk etmesinin de bu kayıtsızlıkta payı olduğunu” söyler. Filistin halkının uluslararası arenada görmezden gelinerek “kaderine terk edildiği”ni vurgular. Aslında “kaderine terk edilme” ifadesi eksik bir ifade; çünkü Filistin halkı sadece kaderine değil, canice fırlatılan bombalara, füzelere, masum bir halk üzerinde denenen silahların insafına terk ediliyor. Buradaki durum ise “kader” kelimesiyle açıklanabilecek kadar nötr değil; bilâkis ardı kesilmeyen katliam söz konusu. Çelik, yazısını “Güneşteki Adamlar, bir ulusun yalnızlığının anlaşılması açısından okunması gereken önemli bir kitap.” cümlesiyle bitirir.
Güneşteki Adamlar’a dair yine Duvar’da çıkan imzalı yazısında Anıl Mert Özsoy, Kanafani’nin eğitim hayatından bahseder, siyasi yönüne de dikkat çeker. [3] Yaptığı değerlendirmede Özsoy, “Kanafani, bir ölüm yolculuğu anlatır. Yüzü halkına, öfkesi dünyaya dönüktür: Yıkımın, talanın ve insanlık onurunun tarumar edilişinin bir gün gitmekle çözülemeyeceğini dile getirir.” diyerekgitmenin çözüm getirmeyeceğini aktarır: “Kaçmak ve yaşamak mı yoksa kalıp ölmek mi sorusu üzerine kurulu roman, aynı zamanda tarihsel meselelerin bir izdüşümü ve eleştirisidir.”nitekim roman karakterleri bu ikilemden kaçmayı seçmiş ancak sonuç, umdukları gibi olmamıştır.
Ali Bulunmaz, Sanat Kritik’te “Sonu Başından Belli Bir Trajedi” başlığıyla yazdığı yazıda “Kanafani yolculuk, kaçış ve tanker betimlemeleriyle sıkışmışlığı, çaresizliği ve bütün bunları aşma umudunu romanlaştırır. [4] Durumun hassasiyetini kullanan insan kaçakçıları ve başka fırsatçılar da cabası.” diyerekyazarın imgelerini derinlemesine incelerken “Şark kurnazı” insan tipine dair yaptığı eleştiriye de yer verir.
Emek Erez, Kısa Dalga’da “Haritasız Bir Yola Çıkış, Göç” başlıklı yazısında yazar Audrey Lorde’den yaptığı “Haritasını çıkardığınız yere zaten gitmişsinizdir. Ama gitmekte olduğumuz yerin henüz haritası yoktur.” alıntısıyla başlıyor yazısına. [5] Haritasızlık, göçün bilinmezliği değil de nedir? Erez, terk edilen ve göç edilen yer olmak üzere göçün iki boyutunu irdeliyor. Romandaki Ebu Kays karakteri üzerinden anlatılan göçmenin zihin dünyasının anlaşılabilmesi için şu alıntı önemlidir: “Karakterin, ağaç olmadığı söylenmesine rağmen hayalinde mekânı ağaçlı tahayyül etmesi, göç etmeyi düşünülen yerin, kişi açısından nasıl bir anlamı olduğunuda hatırlatıyor ve onun zihninde yaşamak istediği yerin bir imge olarak nasıl umutlu bir yere yerleştiğinin de göstergesi oluyor.” Her göçmen gibi onlar da “göç yollarına durduk yere çıkmıyor çünkü kimse yerinden, yurdundan uzaklaşmaya gönüllü olmaz.”
Neslihan Demirci, Zift Sanat’ta yayımlanan “Gassan Kanafani’nin Gazze’den Mektubu” başlıklı yazısında Kanafani’yi Kanafani yapan kilometre taşlarından bahsediyor. Başta söylediğimiz gibi Gassan Kanafani, Filistinli yazarların anlattıkları hikâyelerin asıl kaynağının kendi hayatları olmasının en güzel örneklerinden biri: “Kanafani, 1962’de Beyrut’ta kaçak göçmen olarak arandığı ve haftalarca evden çıkamadığı bir dönemde yazarken mekânda kendi hissettiği daralmayı metnine yansıtır. Metinde Filistin’in işgalinden sonra kendi topraklarında nefes alma hakkı gasbedilmiş insanların daha ‘yaşanabilir’ bir hayat umuduyla Kuveyt’e ulaşma çabaları, vurucu bir üslûpla aktarılıyor. Hikâyede ikisi genç, biri yaşlı üç ‘kaçak göçmen’in Ağustos güneşi altında, bir su tankerinin boş tankı içinde çölden geçmeye çalışırlarken yaşadıkları trajediye tanıklık ediyoruz.” [6]
Son olarak bu eserle ilgili Süreyya Evren’in Punctum Dergi’de kaleme aldığı “Birkaç Filistin”adlı yazıdan söz etmekte fayda var. [7] Evren, Kanafani’nin romanıyla -az sonra bahsedeceğimiz- Adania Shibli’nin Küçük Bir Ayrıntı romanını birlikte başat bir okumayla değerlendiriyor. Evren, “Güneşteki Adamlar’dagözümüzün önünde yaşanan ölümlerin gürültüsüzlüğü, sessizliği de vurucu.”diye başladığı yazıda Marina Abramoviç’ten alıntıyla “gerçek ölüm”-“opera ölümü” kavramlarını açıklıyor. Kanafani’nin yazdığı ölüm, gerçek ölümdür: “(…) televizyonda veya başka bir yerde gerçek bir ölüm gördüğümüzde uzun süre bakamayız, başımızı çevirmek isteriz, kanal değiştirmeye davranırız, irkiliriz, kıvranırız; uzun uzun bakılası bir şey değildir ‘gerçek ölüm’.”
Gelelim Adania Shibli’nin Küçük Bir Ayrıntı’sına… 2021 yılında Can Yayınları’ndan neşredilmiş roman, 3 senede 4 baskı yaptı; edebiyat ortamında haklı bir ilgi gördü, 2023’ten itibaren ise gündemde epeyce yer tuttu. Eserin çevirmeni Mehmet Hakkı Suçin, Dünya Kitap’ın “2021 Yılının En İyi Ödülleri” kapsamında “Yılın Çeviri Kitabı” ödülüne lâyık görüldü. [8] Ayrıca Ekim 2023’te Almanya’da Küçük Bir Ayrıntı romanı nedeniyle yazara ödül verilecek törenin “İsrail’deki savaş” gerekçesiyle iptal edilmesi [9] üzerine Shibli, BirGün gazetesinde bir yazı kaleme aldı. [10] İptal kararı, ülkemizde ve dünya çapında tepkiyle karşılandı, bu durumu kınayan yazılar yayımlandı. [11]
Türkçeye aktarılan Filistin edebiyatı metinleri arasında en çok Küçük Bir Ayrıntı hakkında yazıldığını görüyoruz. Bunda şüphesiz romanın adıyla zekice tezat oluşturan konusunun, yazılması 12 yıl süren [12] ilmek ilmek işlenen olay örgüsünün, nitelikli çevirisinin, yayınevinin tanıtım süreçlerinin ve meselenin hâlâ süren can yakıcılığının etkisi yadsınamaz. Bu esere dair tespit ettiğim 11 yazının yayımladığı mecralar arasında, Gazete Oksijen, Milliyet Sanat, Hürriyet, K24, Independent Türkçe, Matkap Dergisi, Yeni Şafak, Zift Sanat ve World Socialist Web Site yer alıyor.
Bu yazılardan biri K24’te Yasemin Çongar imzasıyla “Dolgusuz Edebiyat” başlığıyla çıktı. [13] Çongar, “Fazlalıkları eleyip bir dürbünün içinden bakarcasına esasa odaklanmamızı sağlıyor.” diyerek yazarın ayrıntılar üzerine kurulu “bir odaklanma şaheseri” yazdığını dile getiriyor. Çongar, yazısında Shibli’nin anlatım tarzının altını çiziyor: “Shibli, bizi zulmün yakın tanığı kıldığı bütün bu pasajlarda, olup biteni adeta zalimin zehirlenmiş bedenine, onun uzuvlarına, onun duyularına hapsolmuşçasına izlememizi sağlıyor. Gerçekte belki imkânsız bile olsa, çoğumuza burada en doğal, en kendiliğinden gelen şey mazlumla özdeşleşmek kuşkusuz. Fakat Shibli bu ‘kolaycı’ duygulanımla yetinmek yerine, zor olanı, okuru kendi içindeki ‘faille’ yüzleştirmeyi deniyor.” Romana dair yine K24’te yayımlanan “Kekemenin Dili ve Musallat Olan Haritalar: Adania Shibli’den Küçük Bir Ayrıntı” [14] başlıklı yazıda Alara Çakmakçı, metnin dili üzerinde durur. Romanda geçen İsrail askerlerinin tecavüzü ve cinayeti nasıl kaskatı emrettiğini, dillerinin ne denli kesin, net ve rahatsız edici olduğunu söyler. Bunun aksine gerek ilk bölümdeki gerekse ikinci bölümdeki isimsiz kadınların dilsel temsillerinde, ifadeleri anlaşılmayacak biçimde gedikli, gevşek olduğunu, yer yer kekelediklerini, hatta konuşmak yerine susup öğürdüklerini söyler. “Birinci bölümle ikinci bölüm mutlak bir karşıtlık içinde, o bildik muktedir ve ezilen ikiliğinde kurulur gibi görünse de, Shibli bu ikiliği ve karşıtlığı yalnızca dil düzeyinde tutar.” Ayrıca Çakmakçı, konuyu Shibli özelinden açarak Filistin Edebiyatı’nın iki büyük ismiyle genişletir: “Shibli’nin romanında vatan, toprak ya da kimlik gibi aidiyetlerin çağrıştırdıkları, aslında [Mahmud] Derviş ya da [Semih] El Kasım’ın şiirlerindeki aidiyete benzemez. Kurduğu bu çoklu dillerle, geçmişi ve travmayı, sürekli tekrar eden, birbiri üstüne binmeye devam eden bir büyük felaket olarak kurar.”Bu argümana dair bir örnek olması açısından şu alıntı önemlidir: “Egemenin dilinin temsili olan ilk bölümdeyse her şey metal tınısıyla, müthiş bir soğukluk ve düzenli bir ritimle ilerler; dışarıdan gelebilecek her türlü sese, mümkün olan her türlü sınır ihlaline kapıları sıkı sıkıya kapalıdır. Kamera gibi, her şeyi saniyesi saniyesine kaydeden bir yapı vardır burada, duygudan ziyade duyuların alanında kalırız. Tüm bunların şüpheye yer bırakmayacak şekilde cisimleştiği yer, subayın kızı tazyikli suyla yıkadığı, etrafındaki askerlerin de buna tanıklık ettiği sahnedir…”
Zift Sanat’ta “Bedeli Büyük Bir Küçük Ayrıntı” başlıklı yazıda Neslihan Demirci, Gassan Kanafani ile ilgili yazısına benzer şekilde Shibli’nin de göçmenleri anlatan göçmen bir yazar olduğunu vurguluyor. [15] Yazının başında Mourid Barghouti’nin Şairin Filistini isimli eserinden alıntı yaparak “Filistinli şair Mourid Barghouti, sürgünde geçen hayatının bir evresinde -yıllar sonra- memleketi Ramallah’ı tekrar görme imkânı bulur; Filistin’e kavuştuğunda bile ona hasret kalmanın verdiği yurtsuzluk hissiyle Filistinlileri ‘meçhul bir sevgiliye âşık nesiller’ olarak niteler. İşgâl altındaki vatanını görmek, Edward Said’in ifadesiyle sılaya kavuşmaktan ziyade sürgünlük duygusunu perçinler.” diyor ve Shibli’nin zekice işlediği metne dair ayrıntılara değinerek yazısını tamamlıyor: “…metaforlar arasındaki göndermelerle iki bölümü birbirine bağlayarak kurgulanan roman, anlatı tekniği açısından usta işi modern bir metin. Her iki bölümdeki köpek havlamaları, aniden patlayan silahlar, çölün ıssızlığı, tekinsizliği, neft kokusu/ benzin kokusu, hortumdan/ duştan akan tazyikli sular gibi çeşitli ‘ayrıntı’lar ve en önemlisi de genç kızla kadın arasında atılan ilmekleri takip etmek, metnin ince ince örülen dokusunu okura da hissettiriyor.” Hürriyet’te Haydar Ergülen imzasıyla çıkan “Hepimiz Oradaydık!” başlıklı yazıda Ergülen, metni “taş gibi” diye nitelendiriyor ve açıyor: “yumru gibi, boğazda düğüm gibi ve hepsi, eskiden yeniye bitmeyen kavimler göçü gibi kavimler kırımı, katliamı…” [16] Ergülen, metnin olaylarının geçtiği zamana dair ise şöyle diyor: “o kısacık ama çok uzun roman ‘Küçük Bir Ayrıntı’, edebiyatta zamanaşımı olmadığının da göstergesi işte. 9 Ağustos 1949’da başlıyor… Tarih uzak gibi görünse de bu olaylar çok yakın değil mi, daha dün, şimdi, olasılıkla yarın da.”Ergülen’in 22 Ekim 2021 tarihli yazısına bugün (2024 yılında) baktığımızda şairin bu sözlerine üzülerek de olsa hak vermemek elde değil. Matkap Dergisi’nde Nilgün Yıldız Coşkun imzasıyla çıkan “Kolektif Travmanın Şiddetinde Küçük Bir Ayrıntı” [17] başlıklı yazıda Shibli’nin anlatısını “kolektif hissizlik” diye nitelendiriyor Coşkun: “Shibli, anlatının sonunda okuru rahatlatmıyor, umut vaat etmiyor. Kapalı, çıkışı olmayan, okurun kaskatı kesilmesini amaçlayan soğuk bir metin yaratma konusunda başarılı. Bir kadının tecavüze uğrayıp öldürülmesinin hayatın sıradan bir olayı olarak görülmesinin zalimliğiyle okuru tekinsiz bir düzleme çekiyor: Kolektif hissizlik.”
A. Melis Hafez tarafından çevrilen Mourid Barghouti’nin Şairin Filistini adlı metnine dair dikkat çekici yazıların yayımlandığını görüyoruz. Esra Çiftçi Dindar, Haksöz Okulu’nda kaleme aldığı “Sürgünler Ülkesi Filistin” başlıklı yazısında “Necip Mahfuz Edebiyat Ödülü”ne lâyık görülen bu eserin esas özelliğinin zorla yerlerinden edilerek göç etmek zorunda bırakılan mültecilerin sürgünde yaşadıklarını anlatması değil, Edward Said’in ifadesiyle “onun hayat bahşeden şiirsel niteliği” olduğunu söyler ve üslubuna dair tespitlerini ekler: “Barghouti’nin Filistin’i anlatışı tek tek olaylardan yola çıkan bir anlatıma değil, yaşanan zulmü zihinde ve kalpte duyulan acıyla, kinle, mutlulukla, hasretle tasvir eden ve aynı ruh halini okuyucuya da yaşatan bir üsluba sahip. Eserin başarısını bu şiirsel üsluba borçlu olduğunda kuşku yok.” [18] Gerek daha önce bahsettiğimiz Gassan Kanafani veya Adania Shibli gerekse Barghouti’nin de hikâyesini anlattığı insanlar gibi kendisinin de bir mülteci-göçmen olduğuna da değiniyor Dindar. Bu kitapla ilgili Safadalli WordPress’te yazılan bir diğer “Yer Aidiyetinin İfadesi: Şairin Filistini” [19] başlıklı yazıda Safadalli müstearıyla yazan yazar, kişi ile mekân arasında kurulan aidiyet bağından yola çıkarak şunu vurgular: “(…) içerisinde yaşanılan süre uzadıkça ve yerin kimlikteki görünümü güçlendikçe kişi kendisini daha fazla mekana ait hissetmekte, ait hissettikçe sahiplenmektedir. Karşılıklı birbirini besleyen bu süreçte, belli bir eşik aşıldıktan sonra mekandan kopmak, kendisini ait olduğu yerden ayrı düşünmek imkansızlaşmaya başlamaktadır…” Yazar, burada denklemi Barghouti için kurar: “Mourid Barghouti için de Filistin, kimliğinin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Şair, Filistin’inden koparıldığında aradan otuz yıl geçmiş olsa da ait hissettiği yerin önemi kaybolmamakta, tüm bir ömrünü oraya dönebilmek için harcayabilmektedir.”Safadalli, Edward Said’in kitabın önsözündeki yazısından alıntılar yapar, John Berger’in kitap hakkındaki görüşlerine yer verir ve kitaba dair şu önemli sözleri yazar: “Barghouti onun olanı Ramallah’ta ararken biz de onun satırlarında, mekanın bir mültecinin gözünden daha açık seçik görülebileceği düşüncesiyle, yer kimliği ve yer aidiyeti gibi kavramların izini sürmeye çalışacağız.” Barghouti’nin metinde Filistin ile sembolleştirilen imgelerini yakalayan Safadalli, yazarın Ramallah’tayken bölgenin iklim ve tarımına uygun şekilde zeytinyağının bol olduğunu bu yüzden testiler dolusu zeytinyağı aldığını ancak göç ettiği Kahire’de zeytinyağını litrelik aldığında bu durumu “küçük düşürülme” olarak nitelediğinin altını çizer. Zeytin, büyük şair Mahmud Derviş için de önemli bir simgedir ve şiirlerinde yer yer görülür. [20]
2001 yılında Nurettin Durman tarafından hazırlanan, Anka Yayınları’ndan Filistin Şiirleri Antolojisi başlığıyla yayımlanan antolojide 68 şairin şiirlerine yer veriliyor. Ali Emre’nin Haksöz Okulu’nda kaleme aldığı 2003 tarihli yazısında eserle ilgili bilgilere yer verirken kullandığı ifadeler yaklaşık yirmi yıl öncesinden bugüne pek bir şeyin değişmediğini gösteriyor: “Filistin ve Kudüs, hem sürekli acı ve göz yaşına hem de kesintisiz bir direniş ve mücadeleye tanıklık etmekte. Diğer taraftan, küresel emperyalizm ve sömürü karşısında küresel duyarlılık ve dayanışma oluşturma çabaları ekseninde, Müslüman kimlikli insanların dışında da Filistin konusunda çok güçlü bir ilgi yumağının oluştuğu gözlemlenebilmektedir.” [21]
Son olarak Mehmet Hakkı Suçin’in Mahmud Derviş’ten çevirdiği şiir kitaplarıyla Necvan Derviş’ten çevirdiği Kudüs’ün Kapısında Kelimeler adlı şiir kitabına dair yazılan yazılara bakacağız. Necvan Derviş’in Ayrıntı Yayınları etiketiyle çıkan Kudüs’ün Kapısında Kelimeler adlı kitabıyla ilgili Enver Topaloğlu’nun Artı Gerçek’te çıkan yazısında [22] Derviş’in “günümüz Arapça şiirin önemli temsilcilerinden sayıldığını” söyleyen yazar, şairin poetikasını şu şekilde açımlıyor: “(…) Derviş son derece öfkeli bir şair. İmgeleri, dizeleri ateşten bir kıvılcım adeta. Öfke, şiirlerde bir tür kurucu rolü üstleniyor diyebiliriz. Şiiri oluşturan bütün öğelere yayılan bir öfkeden söz etmek mümkün. Şairin öfkesinin de, öfkeden beklentisinin de büyük olduğu yorumu yapılabilir. Şöyle de söyleyebiliriz belki; şair öfkeyi ortaklaştırmak istiyor, bu amaçla paylaşıma açıyor.” Topaloğlu yazısına kitapla ilgili “didik didik ederek okunacak türden ve bu yılın şiir kitapları listesinde ilk sıraya yerleştirilecek bir toplam.” sözleriyle son veriyor. Mahmud Derviş’ten yapılan çevirilere dair yazı yayımlayan mecralar arasında Edebiyat Burada, Hürriyet, Artful Living, Kitapeki ve Radikal Kritik gibi süreli yayınlar ve çevrimiçi edebiyat siteleri sayılabilir. Cumhuriyet’te çevirmen Mehmet Hakkı Suçin ile yapılan röportaj da bu yayınlar arasında yer alıyor. Hürriyet’te Haydar Ergülen imzalı “Derviş ile Adonis” başlıklı yazıda Ergülen, Mahmud Derviş’in Atı Neden Yalnız Bıraktın (Ayrıntı Yayınları, 2017) adlı şiir kitabını incelediği yazısında Derviş’ten “Arap şiirinden şiir göğüne yükselen ve şiir göğünü yükselten yıldız” olarak bahsetmekle kalmıyor, ayrıca şairi “(…) ulusal kimliğinin kurucuları arasında yer aldığı Filistin’in büyük şair oğlu olarak direniş şiirinin de öncü şairidir.”diye niteliendiriyor. [23] Artful Living’de Zeki Z. Kırmızı imzalı “Mahmut Derviş için Ağıt”başlıklı yazıda şairin Mural isimli eserini incelerken yazar, “Önce örneği Arap yazınında görülen bu yapıtlar yapıtını arkasındaki çığlığı yitirmeden Türkçeye kazandıran Mehmet Hakkı Suçin’i yürekten kutlamam gerek bir kez daha.”diyerek çevirmeni tebrik ederken Derviş’e hakkını teslim ediyor: “Derviş 59 yaşında yayınladığı bu önemli yapıtında sesini duvara resim gibi işlemiş, fırtınalı yaşamının kesintisiz şiirini yazmış. Belki bir hastane odasında, ama kesinlikle yaşamın en duyarlı yerinde, yani eşiğinde tüm bir yaşam sürüklendiği ve sürükledikleriyle çırpıntılı akan sözcükler ırmağı gibi şiire durmuş, büyük bir hesaplaşma içine girilmiş, elek elenmiş, geriye kalana çılgınca bir göz atılmış…” [24] Kitapeki’nde Sezin Seda Altun, “Vakit Yok Yarına” başlıklı yazısında şairin Bu Şiirin Bitmesini İstemiyorum adlı eserini incelerken Derviş’in şiirini “(…) meselesini çok açık bir biçimde ortaya koyan, fakat bunu şiirselliğin uzağına düşmeden yapmayı beceren Derviş’in şiirleri felsefî bir duyuş taşır…” diyerek nitelendiriyor. Bunun yanı sıra Derviş’in şiirinin diyalogları kullanmasından, karşıtlığa yer vermesinden gölgesiz ve çarpıcı bir dili olmasının yanı sıra bazı şiirlerinin sinematografik olmasından bahsediyor: “Bazı şiirleri (…) sinematografik denebilecek kadar güçlü bir görsellik taşır.”[25] Yücel Kayıran, Radikal Kritik’te yer alan “Mahmud Derviş Şiirini Nasıl Okumalıyız?”başlıklı yazısında Mahmud Derviş’in Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Bu Şiirin Bitmesini İstemiyorum adlı şiir koleksiyonunu incelerken Derviş’in şiirini “şiirinin ayırıcı özelliği sezgi zemini üzerine kurulmuş analitik yapısı ve sessiz sedasız belirgin vizyonu”diye nitelendirir. [26] Mehmet Hakkı Suçin, Türkçeye bizzat kendisinin aktardığı Badem Çiçeği Gibi Yahut Daha Ötesi adlı şiir kitabını Edebiyat Burada’da değerlendirdiği yazıda Derviş’in şiirlerinde kullandığı ölçülerden bahseder, şairin biçim ve içerik anlayışını şu sözlerle özetler: “Mahmud Derviş’in bu kitabının hem içerik hem de biçim açısından Arap şiirinde düzyazıya yaslanan ama geleneksel ritim unsurlarından da ödün vermeyen yeni bir şiir anlayışını temsil ettiğini söyleyebiliriz.” [27] Ayrıca Suçin, Cumhuriyet’te Marcia Lynx Qualey’in kendisiyle yaptığı röportajda Derviş’in “Filistin’in Ulusal Şairi” olmasından öte Yunan, Roma, İran, Osmanlı ve Sümerlerin yanı sıra Yahudilik ve Süryaniliğin tarihinden, bu kültürlere ait mitolojilerden ve Kenan mitolojisinden yararlandığını söyleyerek şairin çok yönlü kaynaklardan beslendiğini vurgular. [28]
2. Kitap Bölümlerinde Yer Alan Çeviriler
2019-2023 yılları arasında seçkilerde 4’ü öykü, 9’u şiir olmak üzere 13 çevirimetin yayımlanmıştır. Gassan Kanafani, Fedva Tukan, Mahmud Derviş, Cebra İbrahim Cebra ve Harun Haşim Reşid olmak üzere 5 farklı şair/yazardan çeviriler yapılmıştır. 7 farklı çevirmen tarafından çevrilen öykü ve şiirler 3 farklı seçkide yer alır. Bunlardan ilki Musa Yıldız ve Murat Özcan’ın editörlüğünü yaptığı Arap Edebiyatı Öyküleri (Hece Yayınları, 2023), ikincisi Rahmi Er’in Çağdaş Arap Edebiyatı Seçkisi: Şiir-Öykü adlı kitabı (Hece Yayınları, 2021), üçüncüsü ise Musa Yıldız ve Celal Turgut Koç’un editörlüğünü üstlendiği Modern Arap Edebiyatı Şiir Seçkisi (Akdem Yayınları, 2019) adlı kitaptır. [29]
3. Süreli Yayınlarda Yer Alan Çeviriler
Dergilerde yayımlanan 26 çevirinin 4’ünün öykü, 22’sinin şiir olduğu görülüyor. Kitap bölümlerinde yer alan çeviriler içinde şiir çevirilerinin benzer şekilde çoğunlukta olduğu da düşünülürse çevirmen / yayıncı açısından bakıldığında şiirin daha çok tercih edildiği söylenebilir. Süreli yayınlardaki çeviriler bölümünde bu başlık altındaki çeviri sayısının yaklaşık üçte birini -8 çeviri- yayımlayan Yeni e Dergisi, Şubat-2024 özel sayısını (sayı 78) “Filistin’in Kültürel Direnişi” başlığıyla Filistin Edebiyatı’na ayırdığı bu sayıda Mehmet Hakkı Suçin çevirisiyle Necvan Derviş, Fedva Tukan, Esma Azayze, Esma el-Hâc, Mazin Maruf ve Ziyad Haddâş gibi çağdaş şair ve öykücülerin çeviri eserlerine yer verdi. Dergide çeviri eserlerin yanı sıra Rıza Oylum imzasıyla “Filistin Sineması: Pasaportsuz Bir Ülke Sineması”, İzel Rozental imzalı “Filistin Karikatürüne Bir Bakış” ve Ali Çakmak imzalı “Gassan Kanafani ve Direniş Edebiyatı” gibi başlıklarla pek çok ilgi çekici yazı bulunuyor.
2014-2024 yılları arasında Filistin Edebiyatı’ndan çevirilerin yayımlandığı dergilere bakıldığında şu 10 dergi görülüyor: Hece, Şiirden, Aydos Edebiyat, Mahalle Mektebi, Hece Öykü, Yeni e, Kod Adı Maske, Yelkensiz, Sakin Yurt ve Varlık. Dergiler içerisinde (1933’te yayın hayatına başlayan) Varlık Dergisi gibi köklü bir derginin yanı sıra (2016’da yayın hayatına başlayan) Yeni e Dergisi veya (2021’de yayın hayatına başlayan) Sakin Yurt Dergisi gibi edebiyat dünyamıza yeni soluklar getiren dergilerin yer alması, Filistin Edebiyatı’na yönelik artan ilginin bir göstergesi sayılabilir.[30]
Ökkeş Hengil
[1] Çevirmenler açısından bakarsak en çok çeviri yapan, yedi çevirisiyle Mehmet Hakkı Suçin’dir; Murat Göçer’in iki çevirisi vardır. Diğer çevirmenlerin ise birer çevirileri bulunuyor.
[2] Abdullah Aren Çelik, “Kayıp bir Ülke ve Üç Adamın Trajik Ölümü”, Gazete Duvar, 2023. https://tinyurl.com/ycxxk5h4
[3] Anıl Mert Özsoy, “Gassan Kanafani: Kılıçla Boyun Arasında…”, Gazete Duvar, 2023. https://tinyurl.com/523y8xzw
[4] Ali Bulunmaz, “Hüzünlü Portakallar Ülkesi’nden İnsan Hikâyeleri”, Sanat Kritik, 2023. https://tinyurl.com/24wy8y87
[5] Emek Erez, “Haritasız bir Yola Çıkış, Göç”, Kısa Dalga, 2023. https://tinyurl.com/yavm5w2r
[6] Neslihan Demirci, “Gassan Kanafani’nin Gazze’den Mektubu”, Zift Sanat, 2021. https://ziftsanat.com.tr/gassan-kanafaninin-gazzeden-mektubu/
[7] Süreyya Evren, “Birkaç Filistin: Opera Ölümleri, Gerçek Ölümler ve Islık Ölümler”, Punctum, 2023. https://www.punctumdergi.com/post/birkac-filistin
[8] Dünya Kitap, Sayı: 373, Kasım 2022. https://tinyurl.com/yc47eyf4
[9] Kültür Sanat Servisi, “Almanya’da Filistinli yazar Adania Shibli’nin ödül töreni iptal edildi”, Gazete Duvar, 2023. https://tinyurl.com/2yfp4e8x
[10] Mehmet Hakkı Suçin, “‘Yüzsüz ve adsız karakterleri’ yüzünden ayrımcılığa uğradı: İki korku arasında”, BirGün, 2024. https://tinyurl.com/bdy5hmzr
[11] İhsan Yılmaz, “Bu karar Frankfurt Kitap Fuarı’na hiç yakışmadı”, Hürriyet, 2023. https://tinyurl.com/47waypsp
[12] Sibel Oral, “Bu acılı 104 sayfa tam 12 yılda yazılmış”, Oksijen, 2022. https://tinyurl.com/3mnf5ymm
[13] Yasemin Çongar, “Dolgusuz Edebiyat”, K24, 2021. https://tinyurl.com/58dn8up7
[14] Alara Çakmakçı, “Kekemenin Dili ve Musallat Olan haritalar: Adania Shibli’den Küçük Bir Ayrıntı”, K24, 2021. https://tinyurl.com/yc7pn3r9
[15] Neslihan Demirci, “Bedeli Büyük Bir Küçük Ayrıntı”, Zift Sanat, 2024. https://ziftsanat.com.tr/bedeli-buyuk-bir-kucuk-ayrinti/
[16] Haydar Ergülen, “Hepimiz Oradaydık!”, Hürriyet, 2021. https://tinyurl.com/muanympm
[17] Nilgün Yıldız Coşkun, “Kolektif Travmanın Şiddetinde ‘Küçük Bir Ayrıntı’ ” Matkap Dergisi, 2021. https://tinyurl.com/4675366v
[18] Esra Çiftçi Dindar, “Sürgünler Ülkesi Filistin…” Haksöz Okulu, 2005. https://tinyurl.com/5n68rnk9
[19] Safadalli, “Yer Aidiyetinin İfadesi: Şairin Filistini” Safadalli WordPress, 2018. https://tinyurl.com/4waus4s8
[20] Josef Hasek Kılçıksız, “Zeytin, Kekik ve Nil’in Oğlu: Mahmud Derviş”, Bianet, 2020. https://tinyurl.com/bp72xcwu
[21] Ali Emre, “Filistin Şiirleri Antolojisi”, Haksöz Okulu, 2003. https://tinyurl.com/3rf9353s
[22] Enver Topaloğlu, “Kudüs’ün Kapısında Kelimeler”, Artı Gerçek, 2023. https://tinyurl.com/y25syw6n
[23] Haydar Ergülen, “Derviş ile Adonis!”, Hürriyet, 2017. https://tinyurl.com/2n27fzn9
[24] Zeki Z. Kırmızı, “Mahmut Derviş İçin Ağıt”, Artful Living, 2017. https://tinyurl.com/5az7v3h5
[25] Sezin Seda Altun “Vakit Yok Yarına,” Kitapeki, 2016. https://kitapeki.com/vakit-yok-yarina/
[26] Yücel Kayıran, “Mahmud Derviş Şiirini Nasıl Okumalıyız?”, Radikal Kitap, 2016. https://tinyurl.com/bdeds5pa
[27] Mehmet Hakkı Suçin, “Badem Çiçeği Gibi yahut Daha Ötesi”, Edebiyat Burada, 2021. https://tinyurl.com/24k692dh
[28] Marcia Lynx Qualey, “Şiiriyle Filistin’e bayrak oldu; Mahmud Derviş”, Cumhuriyet, 2020. https://tinyurl.com/5n8zsxpv
[29] Çevirmenler açısından bakıldığında yedi farklı çevirmene rastlıyoruz. Bu bölümde 5 çeviriyle Rahmi Eren çok çeviri yapan çevirmen iken onu 2’şer çeviriyle Muhammed Kurt ve Hayrullah Çetinkaya takip ediyor.
[30] Çevirmenler açısından bakıldığında Mehmet Hakkı Suçin, Meryem Melike Güngenci ve Cuma Tanık olmak üzere 3 ismin yer aldığı, Suçin’in 20 çeviriyle çevirilerde büyük pay sahibi olduğu görülüyor. Bu başlık altında incelenen çevirilerde yalnızca 3 çevirmene rastlanması, alanda çalışan çevirmenlere daha çok iş düştüğünü gösteriyor.
İşbu web sitesi ve tüm sayfaları Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa tabidir. Sitenin içeriğine ilişkin her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi-belge, her türlü fikri ve sınai haklar ile tüm telif hakları ve diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları Zift Sanat’a aittir.