Edebiyat tarihinin hatırı sayılır bir kısmı; yaşadığı dönemde anlaşılmayan, kıymeti bilinmeyen sıradışı sanatçıların tarihidir. Bir gün bir “imge”ye dönüşeceğinden habersiz göçüp giden Oğuz Atay da bu yalnız bırakılan sanatçılar kervanının asil üyelerinden biri. Oğuz Atay’ın entelektüel çevresi tarafından dışlandığı son yıllarında zihin dünyasına en yakın bulduğu arkadaşı, Halit Refiğ’dir; günlüğüne onunla ilgili “Bir Halit var belirli konularda konuşulabilen.” diye not düşer (24 Ocak 1976). Halit Refiğ, ulusal sinema hareketi için mücadele vermiş, Oğuz Atay’ın yerlilikle ilgili düşüncelerinin gelişmesinde etkisi bulunan bir sanatçıdır. [1] Atay, günlüğünün 1974-1976 yılları arasındaki sayfalarında çoğunlukla Doğu-Batı meselesi ve Türk toplumunun karakteriyle ilgili görüşlerini yazıya döker. Kemal Tahir’le de fikren yakınlaştığı son döneminde gerçekleşmesini çok istediği hayali “Türkiye’nin Ruhu”nu, yani “Türk toplumunun ulusal kimliği”ne dair roman üçlemesini yazmaya ne yazık ki ömrü vefa etmez. [2]
Aşağıda bir kısmını paylaştığımız mektup, Halit Refiğ’in Amerika’da bulunduğu sırada Oğuz Atay’ın ona yazdığı mektuplardan biridir. [3]
2 Kasım 1976
Halitçiğim,
Mektupların beni çok sevindiriyor, beylik deyimiyle bana ‘moral’ veriyor. Her şeyi ciddiye alan tutumun, içinde yaşadığım ülkenin insanlarının davranışına o kadar uymuyor ki, bilmem bunu nasıl anlatsam. Ve burada bunu kimseye anlatamıyorum ve anlatmaya o kadar ihtiyacım var ki. Meselâ ‘counterpoint’ın Amerikalılar tarafından mali bakımdan destekleneceği ve Lasally’nin filmi çekeceği haberini öyle sadelikle vermişsin ki! Böyle önemli bir sonucu çok daha başlarda ve ‘tezahürat’ yapmadan yazıvermişsin. Çok sevindim. Sen sevinmedin mi? Belki Türkiye’de işlerin olumlu bir sonuca ulaşmamasına öylesine alıştın ki bir çekingenlik geldi üstüne. Hiç ayrıntı yazmıyorsun. Ben ve Pakize, neyin nasıl olduğunu öyle merak ediyoruz ki; ne olur bu meseleyi bize etraflıca bildir. Hele yazın Türkiye’ye geleceğin haberi. Seni ne kadar özledik bilemezsin. Bu konularda daha uzun boylu bilgi vermeni bekliyoruz. Sen ne dersen de, Batı ülkeleri, yapıcılık nedir bilen yerler. Burada sana engel olan kuru kalabalık vardı ve galiba hep de olacak. Orada sanıyorum değerini çok daha iyi anlıyorlar. “Aşk-ı Memnu” gibi bir filim* yaptığın halde televizyon (TRT) sana ne yaptı, Madison nasıl davranıyor; karşılaştırmayı sen yap artık. Gitmekle çok iyi yaptın Halitçiğim ve bizim özlememiz dışında başka bir mesele yok; kalabildiğin kadar kal orada. Bir mektubun içine de sıkıştırdığım gibi aslında seni Hollywood istemeli; ama gene dediğim gibi: Batı aptallığı işte. Neyse, çok sevindim yazdıklarına, her şey senin için çok daha iyi olacak; hiç merak etme. Biz de burada her türlü mülevvesliğin içinde ilkelerimizi korumaya çalışıyoruz. Artık tahammülümün sonuna geldim diyebilirim.
(…)
Bugün de çok eski bir tanıdığı gördüm, bir aile dostu. Dil Kurumu jürisinde üye. Benim hikâye kitabımı okurken yer yer ağlamış. Mustafa İnan kitabı [4] için de yeni bir türün öncüsü, dedi. Ama oy’unu bana vermemiş. Çünkü kullandığım bütün “sözcük”ler Türkçe değilmiş. Bir de Mustafa İnan “tutucu”ymuş. Onlar ‘Türkçe’ye ödül veriyorlarmış. Önce ona uzun uzun, hep konuştuğumuz gerçekleri anlatmaya çalıştım. Hem de fena konuşmadım. Ama birden yoruldum. O kadar ‘sabit fikirli’ydi ki. Meselâ Kemal Tahir’i tuttuğumu öğrenmiş (duymuş bir yerden) Bana yakıştıramamış.
(…)
Herkesten öyle düşmanlık görüyorum ki Halitçiğim, sadece güler yüz-tatlı söz bile bazen beni sevindiriyor. Ayrıca ben ne bir partinin adamıyım, ne de ilericilerin savunacağı bir ‘güç’ sayılırım. Senin deyiminle tam bir ‘sahipsiz’im.
(…)
Halitçiğim, güzel mektuplarını ve haberlerini hep bekliyorum. Mektubumu postaya atar atmaz, aman ne iyi diyorum. Yakında Halit’ten bir mektup daha alacağım. (…) İkimiz de senin ve Gülper’in gözlerinden öperiz. Hasret ve sevgiler.
Oğuz
Kaynak: Sevgili Halit: Halit Refiğ’e Mektuplar, İstanbul: Everest Yayınları, 2011, s. 83-86.
*Metinde yazarın imlâ tercihine sadık kalındı.
[1] Oğuz Atay’ın son döneminde bireyselden toplumsala doğru yönelişinde ve hem Doğu hem Batı kaynaklarından beslenen bir yerlilik arayışında Halit Refiğ’in ve Kemal Tahir’in etkisini Yıldız Ecevit de Ben Buradayım adlı kitabında defalarca vurgular. Yıldız Ecevit, “ ‘Türkiye’nin Ruhu’, Halit Refiğ, Kemal Tahir”, Ben Buradayım: Oğuz Atay’ın Biyografik ve Kurmaca Dünyası, 3. basım, İstanbul: İletişim Yayınları, 2007, s. 446-474.
[2] “Türkiye’nin Ruhu” üzerine notlar, günlükte 1 Mayıs 1976 tarihli sayfalarda yer alıyor. Oğuz Atay, Günlük, 16. basım, İstanbul: İletişim Yayınları, 2012, s. 232-242.
[3] Oğuz Atay’ın bu mektubu yazdığı Kasım ayının sonlarında, hastalığının ilk belirtileri görülür, Aralık ayında Londra’da beyin ameliyatı geçirir. Mektuplaşmaları bu süreçte Londra-Wisconsin ve Londra-İstanbul hattında devam eder. Oğuz Atay’ın Halit Refiğ’e son mektubu, ölümünden 3 ay önce, 11 Ekim 1977 tarihlidir.
[4] Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan (1975).