Sarkis’in Almanya’da Staatliche Kunsthalle Baden-Baden adlı müzedeki “7 Tage, 7 Nächte” (7 Gün, 7 Gece) başlıklı sergisi 25 Şubat’ta sona erdi. Küratörlüğünü Çağla İlk, Misal Adnan Yıldız ve Defne Ayas’ın yaptığı sergide Sarkis’in 25 farklı eseri sergilendi. Sanatçı ile Kunsthalle sanat ekibinin bir yıllık çalışmasının ürünü olan serginin başlığı ise Sarkis’in 7 resim ve bir uyku tulumundan oluşan 7 Nuits adlı eserine bir gönderme. Kolaj, fotoğraf, film ve enstalasyondan oluşan geniş bir külliyata sahip olan Sarkis’in farklı sergilerinden de aşina olduğumuz endüstriyel malzemeler, kumaşlar ve suyun yanı sıra ışık ve koku, bu sergide de dikkat çekiyor. İzleyicinin de sergiye dâhil olduğu Atelier d’aquarelle dans l’eau işinden, her tarafından yaklaşabildiğimiz Le défilé du siècle en fluo işine değin Sarkis’in sanatının kendine has tüm yönlerini yeniden düşünmemize bir vesile bu sergi.
Kişisel ve toplumsal bellek, geçmiş ve sömürgeci miras temalarını içeren sergide Sarkis’in eserlerinde fikir, kavram, isim ve sözcük olarak karşımıza çıkan; başka kültürlere ait nesnelere el koyma ve onları dondurma geleneğine eleştiri olarak ürettiği Kriegsschatz kavramının izini sürebiliriz. Sarkis’in Almanya’da geçirdiği dönem, onu Batı sanatının baskıcı ve sınırlayıcı mantığı hakkında derinlemesine düşünmeye itmiştir. 1976’dan beri Sarkis’in sanat pratiğinin ana motifi hâline gelen Kriegsschatz kavramı da bu düşünme sürecinin bir ürünüdür. Sarkis, Berlin’de müzeleri gezerken Le Monde’da yer alan bir makaleye rastlar. Grev yapan işçiler, fabrikanın bir bölümüne “savaş ganimeti” olarak el koymuşlardır. Sarkis bu kavramı o sırada gezdiği müzeler ile ilişkilendirir. “Çoğu zaman zorla, başka kültürlerden toplanan ve aynı mimari içinde, aynı ısıda, aynı ışık kaynağı altında sergilenen, istiflenen nesnelere bir cevap (panzehir). Nesnelerim, heykellerim, yerleştirmelerim bu dondurulmuş duruma karşı savaş verir.” [1] Berlin’deki müzelerde sergilenen ve çoğu, farklı coğrafyalara ait olan nesnelerin aynı koşullarda, yalnızca kişinin gözüne hitap edebilecek şekilde sıra sıra dizilmesine bir itirazdır Sarkis’in Kriegsschatz’ı.
Causseau’ya göre Kriegsschatz, “Tarihte özellikle ulusların yüzyıllar boyunca girdiği çatışma, mücadele ve savaşlarda sanat yapıtlarının değişim ve mülkiyet nesnesi olarak taşıdığı simgesel önemi gösterir; savaş ganimetleri yıkıma, ölüme ve katliama değişmeden direnme özelliğine sahiptir.” [2] Nesnelere ganimet olarak el koyulduğunda aslında nesneler yaşamaya devam eder. Ancak bugün artık kanıksadığımız kişiler ve şeyler arasındaki zıtlık, yetersizliği ve kişiliksizliği ile şeylerin kişilerin tahakkümü altına sokulmasına ve kişiliğin sahip olunan şeyler aracılığıyla kurulmasına zemin oluşturur. [3] Tıpkı sömürgeciliğin farklı coğrafyalardan ele geçirdiği nesnelerin ruhlarını, adlarını yok sayarak, onları nesnel parametrelere göre sınıflandırarak bir metaya dönüştürmesi gibi. Bu aynı zamanda Esposito’nun Marx’ın politik ekonomi eleştirisinden yola çıkarak dikkat çektiği kullanım değerinin aksine yalnızca değişim değeri ile tanımlanan nesnelerin piyasada “duyularla kavranamayan bir şeye” evrilmesi ile de ilişkilidir. [4] Sarkis ise kullandığı, bulduğu, yaptığı nesnelerin değerini onlara teslim ederek, kendilerine özgü nitelikleri katmanlaştırarak sanat etkinliğini gerçekleştirir.
Toplumsal ve siyasal bellek üzerine üreten sanatçı, sergilerini çağdaş sanatın disipline ettiği müze ve galeri mekânlarına yönelik bir müdahale olarak kurgular. Doğrusal şekilde tasarlanan sahneleme pratiklerine karşı sergi mekânını yapıtlarına özgün şekilde yeniden yorumlar. Yeri geldiğinde farklı bir dünyada farklı anlamlar yüklenen imgelerin anlamını tersine çevirir. İşlerinde kullandığı tüm nesnelere kişilik statüsü atfederek onlara varlık kazandırır. İmgeyi “yaşanmışlıkların kaynaşması” olarak niteleyen Sarkis, buluntu nesnelerin ruh hâllerini de sergileme süreçlerine dâhil ederek nesnelerin değişim ve dönüşümlerini, içlerinde yer alacakları mekânları ve diğer nesneler ile bağlarını sürekli yeniler. Böylelikle her bir yapıt kendine özgü ışığı, yeri ve belleği ile var olur. Eserlerin sonsuz kere üretilebildiği ve bu sebeple ilk baştaki aurasını yitirdiği [5] modern toplumda Sarkis’in ganimetleri bugüne tanıklık etme kabiliyetini hep muhafaza eder.
Sarkis’in 2020 yılında marangoz Jean-Claude Martin ile çalışarak ürettiği ve bu sergi vesilesiyle sanatçının atölyesinden ilk kez çıkan Kriegsschatz aletleri, gerçek birer zanaatkârlık örneği. Sömürgeciliğin yağma ve yok etme mirasına gönderme yapan metal ve ahşap aletler aynı zamanda Kriegsschatz kelimesinin harflerini tek tek oymak için yapılmıştır. Dairesel stand üzerine oturtulmuş toplamda 12 nesne ve heykelden oluşan Les 12 Kriegsschatz danset avec le “Sacre du Primtemps” d’Igor Stravinsky ise sanatçının farklı sergilerde farklı şekillerde sunduğu savaş ganimetlerini kapsıyor. Sarkis’in bulduğu oyuncak bir bebek, elinde hamurdan yapılma Kriegsschatz’ın baş harfi K’yı havaya kaldırırken bir Hint tanrısı çok sayıda çanıyla kendi etrafında dönüyor. Nazar tılsımı ile süslenen bir Afrika nesnesi, bir Kore tanrısı ve Çinli bir savaşçı kesinlikle doğrusal olmayan bir zamanda Sarkis’in dokunuşuyla yeniden canlanıyorlar. Anlamlarını alt üst ettiği, zamanla yoğurduğu ve hatta pek de “estetik olmayan” bu mütevazı nesneler geçmiş hakikati geri çağırıyor.
Farklı perspektifler ile yeniden yorumladığı ve tekil biyografilerden ibaret görmediği nesneler yoluyla toplumsal belleği inşa eden Sarkis’in işlerinde hiçbir şey olup bitmiş değildir. Geçmişi nostaljik bir hatırlama pratiği ile değil, bellek birikimi ile yorumlar. “Daha doğrusu parçalarına bir diaspora ve sürgün, yalnızlık ve köksüzlük havası katar ve bu hava onun tasarımında yeniden güce, özerkliğe dönüşür.” [6] Tuba Çandar’ın 125’ten fazla tanığın anlatımıyla şekillendirdiği Hrant Dink biyografisinden yapılan bir saat ile sanki “kendini yapıtlarından sürgün eder.” [7] Cumartesi Anneleri eylemlerinin 700. haftasında Arat Dink’in polis tarafından gözaltına alınmasına karşı direnen eylemcileri kurşun kaburgalarla çerçeveleyerek kişisel ve kolektif acıyı bir insanlık hazinesine çevirir. Birbirine kenetlenen eller, kollar, başlar ve bedenlere; onların mücadelesine adeta yeniden hayat verir.
Not: Serginin girişinde ziyaretçiler için hazırlanan kompakt bir katalog mevcuttu. İçerisinde tüm işlerin yerinin gösterildiği bir plan, işlerin hikâyeleri ve ziyaretçinin serginin anlam dünyasına girebilmesini kolaylaştıran yazılı bir rehber vardı. Güncel sanat sergilerinde genelde eserlerin yanına yerleştirilen, kimi zaman eser ile ziyaretçinin arasında bir duvar gibi duran metinlerin aksine oldukça sade ve anlaşılır şekilde hazırlanan bu kitapçığın Sarkis’in sanat dünyası ile paralelliği ve uyumu dikkat çekiciydi.
Zeynep Turan
[1] Christian Bernard, “Bir Sarkis Sözlükçesi”, Sarkis Külliyatı Üzerine: Bellek ve Sonsuz içinde, gen. 2. basım, Uwe Fleckner (der.), çev. Ayşe Orhun Gültekin, Roza Hakmen, Işık Hakmen, İnci Malak Uysal, İstanbul: Norgunk Yayıncılık, s. 17.
[2] Henry-Claude Cousseau, “Sarkis: İkonların Bakışı Altında”, Sarkis Külliyatı Üzerine: Bellek ve Sonsuz içinde, s. 107.
[3] Roberto Esposito, Beden Bakış Açısından Kişiler ve Şeyler, çev. Balkır Uysal, İstanbul: Ketebe Yayınları, 2023, s. 17-40.
[4] Roberto Esposito, Beden Bakış Açısından Kişiler ve Şeyler, s. 55.
[5] Roberto Esposito, Beden Bakış Açısından Kişiler ve Şeyler, s. 57.
[6] Doris von Drathen, “Sarkis”, Sarkis Külliyatı Üzerine: Bellek ve Sonsuz içinde, s. 195.
[7] a.y.
İşbu web sitesi ve tüm sayfaları Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa tabidir. Sitenin içeriğine ilişkin her türlü ses, görüntü, yazı içeren bilgi-belge, her türlü fikri ve sınai haklar ile tüm telif hakları ve diğer fikri ve sınai mülkiyet hakları Zift Sanat’a aittir.